Kalenderi Aruz Mu?
Kalenderi, eski Türk şiirinin en ilginç ve biraz da kaybolmuş karakterlerinden biri. Adını duyduğumuzda aklımıza gelmesi gereken ilk şey, belki de “aruz mu?” sorusu. Yani, Kalenderi bir aruz şairi midir, yoksa aruzun dışında bir yerlerde mi gezinir? Bu soruyu sormamın birkaç nedeni var. Çünkü Kalenderi’nin şiirini, hem büyük bir hayranlıkla hem de bir tık da eleştirel bakışla okudum ve sonunda “ne oluyor ya?” demekten kendimi alamadım.
Kalenderi, aruzdan sapma noktasında çok cesur bir şekilde öne çıkıyor. Ama işte bu cesaret, bazılarına göre bir yenilik, bazılarının gözünde ise sadece kaos. Peki, Kalenderi gerçekten aruzla mı yazmış? Yoksa bambaşka bir yol mu izlemiş? Şimdi, gelin bu tartışmalı şairin şiirini ve aruz meselesini bir inceleyelim.
Kalenderi’nin Aruzla İmtihanı
Aruz, geleneksel Türk şiirinde önemli bir ölçüdür. Klasik Türk şiirinin belkemiğini oluşturur. O kadar yaygındır ki, neredeyse her şair bu ölçüyle yazmak zorunda gibi hisseder. Ama işte Kalenderi, öyle her şeyin akışına uyan biri değil. Onun şiirlerinde aruz ölçüsüne saygı göstermek yerine, adeta ona meydan okuduğunu hissediyorsunuz.
Kalenderi’nin Tarzı: “Aruz, Sözde Kural!”
Kalenderi’yi okuduğunuzda, ona aruz ölçüsünün gerçekten bir sınır koyduğunu söylemek zor. Şiirlerinde akış, bazen bir aruz ölçüsünün katı kurallarına uymuyor. Yani, aruzla ilgili her şeyi büyük bir rahatlıkla görmezden geliyor. “Ne olacak ki?” diye düşünerek şiirlerinde daha serbest bir yol izliyor. Bu biraz “gelenekselin dışında bir şey yapalım da ne olursa olsun” tarzı bir yaklaşım gibi. Ama bu da bir yandan Kalenderi’yi biraz cesur, biraz da modern bir şair yapıyor.
Kalenderi’nin şiirlerinde bazen aruzdan sapmalar, okuyucuyu yavaşlatan cümleler ya da çok sert kırılmalar görüyorsunuz. Düşünsenize, bir futbol maçı izliyorsunuz ve bütün oyun akışına odaklanmışken birden top başka bir oyuncuya gidiyor. “Ama o top hep o oyuncuya giderdi!” dediğinizde, Kalenderi işte böyle bir durum yaratıyor. Hem harika, hem kafa karıştırıcı.
Kalenderi’nin Aruzdan Kaçışı: İstediği Gibi
Kalenderi’nin aruz ölçüsüne karşı duyduğu rahatsızlık, onu bir noktada “ne olursa olsun” diyerek şiirini başka bir biçime dönüştürmeye itmiş. Bu kadar özgür, özgün ve rahat bir şair olmak istiyorsanız, aruz gibi bir kısıt gerçekten de size dar gelebilir. Ama burada asıl soru şu: Kalenderi bu sapmalarla gerçekten bir devrim yapmış mıdır? Yoksa şiirine bir tür düzensizlik, bir kaos mu katmıştır?
Kalenderi’nin Şiirinde Güçlü Yönler
Bana kalırsa Kalenderi’nin en güçlü yönlerinden biri, kesinlikle dilin ve ritmin sınırlarını zorlaması. Aruz ölçüsünden saparak, kelimelerle yarattığı ritmik özgürlüğü de çok etkileyici. Şiirlerinde kullanılan dil, Türk şiirinin o klasik ve biraz “sert” havasını kırıyor. Hem anlam derinliği var, hem de bir tazelik. O özgünlük, bazılarını alıp uzak bir yerlere taşıyor.
Dilin Yumuşaklığı ve Sertliği Arasında
Kalenderi’nin dilinde bir tını var. Mesela, bazı dizelerinde duyguların ve düşüncelerin ne kadar derin olduğunu hissediyorsunuz. Bu, adeta bir bıçak gibi keskin, ama bir o kadar da yumuşak bir şekilde dokunuyor. “Yavaş, dur, düşün!” dedirten türden bir etki.
Aruz ölçüsünden saparak geleneksel çizginin dışına çıkması, bu şairi bir noktada başkalarından farklı kılıyor. Türk şiirine taze bir soluk getirme çabası, hiç de küçümsenecek bir şey değil. O yüzden Kalenderi’yi sadece bir sapma yaratan şair olarak görmek haksızlık olur. Aslında bu, onun şairliğinin cesur bir parçası.
Kalenderi’nin Zayıf Yönleri
Ama her şeyin bir diğer yüzü vardır, değil mi? Kalenderi’nin şiirinde “burası biraz abartılı” dediğim noktalar da var. Aruzdan sapmanın getirdiği o özgürlük, bazen gerçekten fazla kaotik bir hale geliyor. Bazı dizeler o kadar darmadağın bir şekilde yazılmış ki, anlamak için birkaç kez okumanız gerekiyor. Evet, derinlik var ama bazen gereksiz karmaşa da var. Şiirlerinin belli bir düzeni olmalı. O kadar özgürlüğü yakalamışken, biraz daha sakinleşmesi gerekmez miydi?
Aruzun Temel İşlevi: Ritmi Koruma
Aruz, bir şiirin ritmini sağlamak için var. Ama Kalenderi bu ritmi kaybetmek pahasına özgürlüğü tercih ediyor. Peki, bu gerçekten şiirin kalitesini artırıyor mu? Bazı dizeler, anlamını yitirecek kadar düzensiz olabiliyor. Bu da şiirin estetik değerini zedeler. Tamam, aruzdan sapmak hoş bir şey ama sapmanın da bir ölçüsü olmalı, değil mi?
Sonuç: Kalenderi Aruzdan Kaçarken Bir Şair Olmuş Mudur?
Kalenderi’nin şiirinde aruz ölçüsünü sorgulamak, ona biraz cesur bir şekilde eleştirel yaklaşmak oldukça keyifli. Gerçekten de bir noktada o özgürlük, bir şairi bambaşka yerlere götürebilir. Ama bu özgürlüğün bazen şiire zarar verdiği de bir gerçek. Aruzdan sapmanın modern bir şiir dili oluşturduğu doğru ama bu sapmalar, tam olarak anlam kaybına yol açacak kadar dağılmamalı.
Kalenderi’nin şiirini severim, ama bazen o özgürlüğü biraz fazla kaçırdığını hissederim. Ne dersiniz, gerçekten de aruzdan kaçış, bir şairin çağdaşlaşması için gerekli mi, yoksa biraz fazla mı cesurca? Bu konuda fikirleriniz benim için çok kıymetli.